Çocukluk yıllarımızda önlerinden
geçtiğimiz yorgancı, nalbantçı, hancı, semerci, arzuhalci, gazozcu ve onların
son ustaları dükkânlarını kapatıp ve de hayata veda edip gittiler. En son dükkânlarını
kapatanlar belki de Kasaba’nın gazozcularıydılar.
Kasaba gazozları, siyah beyaz dünyamızın renkli bir tadıydı. Onu kimi zaman
köpürtüp leblebi ile içtik. Kimi zaman onu yudumlamak için top peşinde
koşturduk. O gazozlar, kimi zamanda gözyaşı döktüren Kasaba’nın Tarla, Zafer
gibi yazlık sinemalarında izlenen filmin acısını aldı, içimizi serinletti. Belki
de onun tadı Kasaba’nın suyundan geliyordu.
Osmanlı dönemi Kasaba’sında, özellikle Karaosmanoğlu ailesinin
Turgutlu’da voyvodalık yaptığı tarihlerde, şehirde birçok şerbet hane görülür.
1790’lı yılların sonlarında şehir sakinlerinin günlük yaşamları için hizmet
veren bakkallar, kahvehaneler, berberler ve fırıncıların yanında şerbet hanelerin
de varlığı dikkate değerdir. 1932 yılına gelindiğinde Turgutlu’da 3 gazozcu dükkânı
görülür. Bu gazoz hanelerden
birisi Musevi asıllı Yako’nun oğlu Lion’undur.
Diğer gazozcu dükkânı ise Muma İleyh’ne aittir.
Bizim çocukluk yıllarımızın gazozcuları
kimlerdi derseniz? Ömer Amca, Ömer amca derim. Hani o at arabası ile gazoz dağıtımı
yapan, ıslık çalınca duran, son gazoz kasası arabaya konunca deh demeden
yürüyen atı olan “Cem Gazozları’nın” sahibi Ömer Amca! Ya diğerleri; Yazlık
sinemalarda buz parçaları arasında sunulan Ünal Amca’nın “Uludağ Gazozları, İki
tekerlekli arabalarla bakkallara dolaşan “Şen Gazozları”, Halit Oğuz’un “Cansu Gazozları,
Ömer Işıklı’nın “Hayat Gazozları”. Hepsi bizi bir gazoz tadında bırakıp bu
dünyadan çekip gittiler… Onlardan sadece tatlı anılar kaldı.
Unutulmasına
kıyamadıklarım yalnız Kasaba’nın gazozlarımı? Daha neler neler!