Bugün konumuz o meşhur kulesiyle ünlü İbro.
Başka bir değişle bitmez tükenmez öyküleriyle Kasabalıların eski kabadayısı
ünlü İbro.
Hep
yaz dediler. İbro’yu yaz, İbro’nun kulesini yaz dediler. İbro’dan söz açılır
açılmaz da sözü o gizemli kuleye getirip inanılmaz öyküler anlattılar.
Eski bir Kasaba evi. Bahçesi renk renk
çiçeklerle dolu. Büyükçe bir salon, yanında koca bir oda. Odanın içi, İbro’nun
anılarının yaşatıldığı kazanlar, kepçeler, kaşıklar, dolaplar ve de eşyalarla
dolu.
İbro dedik? Kabadayılık dedik? İbro’nun yıkılan kulesi dedik?
Hamiyet Teyze, önce gülümsedi. Sonra gözlerini
bir noktaya dikip derinleşiverdi.
“İbro’nun asıl adı İbrahim’di” dedi. Sonra ekledi.
“ Ailesi, 93 Harbi’nde Turgutlu’ya gelmiş. Gelişleri öyle tek aile değil.
Cümbür cemaat. Hısım, akraba, bir sülale gelmişler.. Babası, memleketlerinde
eski bir voyvoda imiş. Onların damarlarında meydan okumak, baş kaldırmak hep
olmuş. İbro’da bu terbiye ile yetişmiş. Hırçınlığını ailesinden almış. Onun
kavgaları, başkaldırmaları onu sindirmek istemelerinden olmuş. Kolay mı? Oğlu
Talat’ı ve beyim olan kardeşi Ali’yi vurmuşlar.
Kule. O meşhur dillere destan, sihirli kule
!!! Hani altında dehlizlerin uzandığı ürpertici kule? Ben o dehlizleri hiç
görmedim. Yapılınca da görmedim. Son yıllarında kekre kokan odaları ve de
çürümeye yüz tutmuş pencereleri döneminde de gittim. Ama görmedim. Fakat o hikâyeler
hep anlatıldı. Derseniz ki acıtan yanları. Hangimiz ip gibi doğruyuz ki?
O,
eksileriyle artılarıyla bu dünyadan göçüp gitti. Baş kaldırmaları ve de
hırçınlıklarıyla gitti. Her hafta, gece yarısı, sessizce kapı halkalarına
iliştirdiği erzaklarla, kimsesizlerin kimsesizlerine everip çaldırdığı
davullarla gitti. Geride yalnızca anlatılan darbı - meseller kaldı”
Kasaba’nın sihirli sokakları ve onların hikâyeleri
bitip tükenmez.
İbro, 1975 yılının son bahar ayında bu dünyadan göç edip gider. Onca anılar, öfkeler, mahzunluklarla beraber gider. Avluda büyük bir kazan kurulur. Isıtılan su ile Hafız Bezmi İbro’yu yıkar. Ardından dualar okunur. Cenazesi, kollar üstünde Pazar Camisine getirilir. Meraklısı, aa diyeni, vay be diyeni ile camiye koşar. Sokaklar ve cami avlusu insan seli ile dolar. Kasaba’nın ünlü Kabadayısı ölmüştür. O ünlü kuleye gelince. Bir süre boş kalır. Sonra Kel Ağa’nın İbrahim, bu sihirli binayı satın alıp bir süre sonra bütün anıları ile beraber yıkıp atar. Artık çocukların korkulu rüyası o kule yıkılmıştır.
Kasaba’nın sihirli
sokakları ve onların hikâyeleri bitip tükenmez.