29 Mayıs 2015 Cuma

BUGÜN TURGUTLU’DA SIKIYÖNETİM İLAN EDİLİR. 29 Mayıs 1919

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine;
(…) Turgutlu, Rum ahalinin alkışları arasında işgal edilmiştir.
                        17’inci kolordu Kumandanı Bekir Sami

17’inci Kolordu Komutanlığı’na;
(…) vaziyetinizi bildiren şifrenizi elemle okudum. Gaflet ve teşkilatsızlığın bu kadar tüyler ürpertici sonuç verdiği anlaşılmışsa da ümitsizliğe düşeceğimiz zaman değildir. (…) Gayemiz bir olmalıdır…
                  9’uncu Ordu Müfettişi Mirliva Mustafa Kemal.

Turgutlu’nun Kaymakamı Haydar Bey, Belediye Başkanı “Kocaarif” lakabı ile anılan Arif Hikmet Bey, meclis üyeleri ve yerli Rumlar ile Kasabalı bir kısım zevat Yunan kuvvetlerini karşılamak üzere Nif Çayı’na kadar giderler.  29 Mayıs 1919 günü Yunan askerleri tek kurşun atmadan Turgutlu’ya girerler. Yunanlılar ayni gün de Kasaba’da sıkıyönetim ilan ederler. Gece saat 21.00 den sonra sokağa çıkma yasağı koyarlar. Bütün resmi binalara Yunan bayrağı çekip şehrin giriş çıkışlarını denetim altına alırlar.
Kuvayı Milliye ruhunu benimsemiş bir kısım Kasabalı ise Turgutlu’da kalmanın yarar getirmeyeceğini anlayıp birer birer Alaşehir’e giderler. Bunların öncüsü Yüzbaşı Süleyman Sururi’dir ((Kara İmamoğlu Süleyman) . Diğer Alaşehir’e giden mücadele ruhunun parlak simaları ise; Zühtü Akıncı, Rıza Çetin, Rıza Kayahan, Agâh Efendi, Şakir Ünalan, Süleyman Hararlı, Ali Rıza ve diğerleridir.
Bezmi Nusret Kaygusuz, Alaşehir’e intikal eden Kasaba’lı direnişçileri şöyle anlatır:   
“Turgutlu’dan gelen Yüzbaşı Süleyman Sururi, Rıza Çetin, Zühtü Akıncı, Şakir Ünalan ve diğerleri derhal Mustafa Bey’in hazırlamakta olduğu milli müfrezeye iltihak ettiler. 29 Mayıs 1920 tarihinde Süleyman Sururi Bey, geceleyin Ulu Cami’de yapılacak bir içtimaa beni de davet etti. “Siz gelmezseniz, ahali bize itimat etmez” dedi. Büyük bir halk kitlesi camiye gelmişti. Süleyman Sururi Bey çok sert bir konuşma yaptı. Milli bir heyecan ve vatani bir kaynaşma ile camiden ayrıldık.”











26 Mayıs 2015 Salı

UZAKTAN SEVİLİRMİŞ KASABA


Uzaktan sevilirmiş memleket. En güzel şiirlerini memleket üstüne söylemedi mi ki Şair Nazım Hikmet.

     Kasaba; zeytininden yağ, ovasından bal akan, havası, suyu, ayvası, narı hele üzümü? Mutluluğun bir resmini yapın deseler, içine eski Kasaba’yı koyun derim. Sonra kenarlarına Bostanlı Tımarı’nın üzümünü, Kısmalının şeftalisini, Alacalı’nın karpuzunu ekleyin derim. Derim ki, tabloya, Ulupınar Tımarı’nın çınarını da koyun, gölgesinde çeşmesi olsun, ahırında topraktan bir tas ve de birkaç lakırdı edilecek çardaktan bir kahvehane koyun… Tamam mı derlerse resim? Bir de tren ekleyin derim tren. Vuuu, vuuu diye ses çıkarsın, dumanı da Kargılı Yola doğru yayılsın. Rüzgârında salınsın bamyalar, börülceler. Birinci durakta birkaç kasabalı trenden insin, ikinci durakta hafiften dursun.  Resim bitti derlerse; not düşün altına not derim. Bir süslü kuşun peşinden koşan elleri sapanlı Kasabalı çocukların isimlerini de yazın derim.

     Kasaba, Çocukluk yıllarımızın Kasabası! O yıllar geçip gitti. Şimdi erik ağaçları gelin gibidir. Badem ağaçları yalancı bahara aldanıp kuytulara çekilmiştir. Söğüt dalları göz kırpmaktadır bir güneşe bir yağmura. Çınarlar salıncaklara hazırlanmaktadır. Bahar geldi gelecek… Kuzu göbekleri çalıların ardında esnemektedir. Serçeler daldan dala kanat çırpmaktadır, gumbur kuşları ta uzaklarda şarkılar söylemektedir.

     Kasabaya varınca, hemen kendine döner dilim, kendim olurum ve hemen “hadi gari bi ovaya gidelim” derim.



Konak önü.


Tren istasyonu
Gediz Ovası'nda bir çiftlik.

Ova yolu

 Turgutlu'da bir sokak.