21 Mayıs 2015 Perşembe

KASABA’NIN ESKİ ÇEŞMELERİ VE SEBİLLERİ

       Mezarlarından kalksa Kasabalıların ruhları bu şehrin sokaklarında dolaşsa; arasa çınar gölgelerindeki sebilleri, kurnalı çeşmeleri, yok olan kitabeleri, tuğraları, lüleleri ve de hanları mümkünü yok yanlış şehre gelmişiz diye geri dönerler geri…
     Bugünün konusu bir dönem Turgutlu’nun sokaklarını süsleyen bu şehrin meczupları sebiller, çeşmeler ve de Kasaba’nın kuyuları… Geçmişte şehrin sokaklarını şenlendiren o çeşmeler, sebiller ve kuyular kimi bir beyin emaneti, kimi bir ağanın, kimide bir voyvodanındır.
      Turgutlu’nun bilinen ilk kuyusu, Hacı Zeynel Camii yakınında Bey-Pınarı denilen mevkide açılır. Taa 1575 yıllarında. Kuyu, o dönemin beylerinden İskender b. Hızır tarafından açılıp köylülerin hizmetine sunulur. Ardından nice kuyular açılır Kasaba’nın geçmişe giden sokaklarında. Bunlardan birisi, Piyaleoğlu Ceddesi üzerinde bir dönem var olan Tahtalı Camiinin yanında, büyük çınarın dibinde ki Soğuk Kuyusudur. Diğeri, bir mahalleyi ismini veren Alankuyudur. Daha nice kuyular. Tatar Camiinin meydanını süsleyen çıkrıklı Derya Kuyusu, Saman Pazarı’nda Garip Kuyusu… Ve bir diğeri suyunun soğukluğu ile meşhur eski Üzüm Çarşısı’nda ki Cepli Kuyudur.
      Kasaba’nın eski kuyuları, belli ki yer konuuydular göklerin. Yağmurla akrabaydılar.  Ne zaman kapatılıp durdurdular? Ya da kim kesti o çıkrıkların ipini? Bilen yok.
       Kasaba’ya ilk su 1600’lü yılların ilk çeyreğinde o dönemin varlıklı kişisi Baltacı Mahmut Ağa tarafından künklerle getirilir şehre. Ardından çeşmeler kondurulur sokak köşelerine. Büyük çınar gölgelerine sebiller yaptırılır. Camilerin bahçelerine şadırvanlar iliştirilir. Kasaba suları, sebilleri ve kuyuları ile ünlenir.
 Zamanla yıpranan bu çeşmelerin ve de sebillerin bakımı ve onarımı için emeğe geçenlerden birisi Turgutlu’da uzunca dönem voyvodalık yapan Seyfi Oğullarından Yunus Efendi’dir 1826 yılında  yazılan vakfiyedeki şu cümleler o tarihlerin çeşmelerini, sebillerini şöyle dile getirir:
     “Gelirlerden hanın tamiri, han kapısındaki sebilin tamiri, (…)  dershane ile şadırvan tamiri, bundan başka bütün camilerde ve sokaklarda bulunan sebiller ve çeşmeler ile Kasaba yakınındaki vakfın kuyusu (…) kaldırımlar tamir edilecek fukaraya sadaka verilecek”
       Kasaba’nın eski sokak çeşmeleri ile ilgili bitip tükenmez öyküler, rivayetler anlatılır:
      “Bir sokağın köşesine yeni bir çeşme yapılmış başına da gümüş bir tas eklenmiştir. Ancak kitabesi yoktur. Oysa kitabesi olmayan çeşme, ismi olmayan adem demektir. Bir taşcı ustası önüne bir mermer çekip çeşmenin alın yazısını yazmak ister. Ahenkle vurur çekici. Ne yazdıysa başka harf çıkar. Yazıcı sebilin soğuk suyunu çarptıkça mermerin yüzüne mermer ikiye bölünür. Sonunda mermerci pes eder. O günden sonra çeşmenin adı   “Adem Çeşmesi” olarak anılır.”
       Kasaba’nın eski çeşmeleri ve delikanlı kızları ve de erkekleri!
Çeşmeden su almaya gelmesi mutlak olan sevgiliye görmek umuduyla delikanlılar beklermiş köşe başlarında. Kasabalı kızlar türküler terennüm edermiş çeşme oluklarında. Kasaba’nın çınar gölgelerindeki çeşmeleri, en son şarkılarını dağıtırken rüzgara, beyaz boyunlu güvercinler uzanıp taslardan su içermiş. Başı telli genç kızlar, çeşmenin suyunu serpermiş karşılık bulmayan kalplerinin üzerine. Yorgun düşen çocuklar, önce çeşmeye koşarlarmış.
    Sonra ne oldu? Sonra Kasaba’nın çeşmelerinden lüleler söküldü, taslar toplanıp götürüldü mechule.  














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder